Yorgun gözlerle baktığım bu akşam güneşi
nazlı bir gelin gibi
yitip gittiğinde dağların ardında
belki ben çoktan terk
etmiş olacağım bu şehri
sevdaların ve ayrılıkların ağırlığında
omuzlarım dik hala
Hınca hınç yürüdüğün yollarda
güller ve dikenlerle çevrilisindir hep
ve bir gün yürüyebilmek için dikensiz yollarda
haykırırsın içindeki özlemi insanlığa
Söyledim bunu hep,
türkülerle söyler, türkülerle dinleriz umutları
salgın bir sevdadır bu
türküler sevda.
Ölgün havaların sessizliğinde yaşam
künyelere kazınmış birer isimdir yalnızca
sandıklardan pamuk ellerle çıkartılan
dantel işlemeli tülbentler
sargı olduğunda dikenlerin yarasına
yumuşak bir yastığın koynunda özlemlenir
sevdalar
Sen,
kan damlası dudaklarındaki ezgilerle
bir elinde yüreğin
bir elinde yüreğim
dikilirsin doruklarına zaferin
coşkunluk akarken ellerinden
uzanırsın doğaya
O zaman,
koparıp
yüreğimde beslediğim ağacın dallarından
yaşam meyvelerini
sunarım sana
kırıp ölüm künyesinin zincirlerini
ilkyaz basarım yaralarıma
dingin gözlerle bakacağım akşam güneşlerinde
ne ayrılıklar olur
ne de dikenler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder